Pia Mater


Yazar

Kitabın yazarı Serkan Karaismailoğlu hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse biyoloji ve fizyoloji bilim dallarında üniversite diploması olan ve sinirbilim dalında kendisini geliştirmiş ve geliştirmekte olan bir kişiliktir. Ülkemizde sinirbilimin daha anlaşılır bir dille daha geniş kitlelere ulaşmasını amaçlayan “ortapia” projesinin kurucusudur. Yazar hakkında biraz daha fazla bilgiyi içeren ve yazarın bir diğer kitabı olan “beyinde ararken bağırsakta buldum” isimli yorum sayfama göz atabilirsiniz. Ayrıca, Hacettepe Üniversitesinde bilimsel çalışmalarına devam etmekte olan yazarımızın kariyerine ilişkin bilgilere buradan erişebilirsiniz.

Kitap

Sinir bilim üstüne çalışmalarda bulunan Serkan Karaismailoğlu’nun “kadın beyni erkek beyni” ve “beyinde ararken bağırsakta buldum” kitaplarından sonra okuduğum üçüncü kitabı Pia Mater oldu. Pia Mater, nöro-roman olarak tasarlanarak yazılmış bir kitap. Kitap tanıtımında, nöro-roman kısaca şöyle açıklanmış; sinir-bilimsel gerçeklerin, belli bir kurgu ve hayali karakterler eşliğinde okuyucuya sunulduğu bir roman türüdür. Örnek verirsek roman karakterlerinden birisi bir koku duyduğunda beyinde gerçekleşen tepkiler gibi ve beynin hangi bölgesinin etkilendiği gibi biraz ayrıntı bilgiler verilmekte ve okuyucu bu konuda bilinçlendirilmektedir.

Roman bölüm bölüm ilerlemekte olup her bölüm başında bir yazarın veya düşünürün sözlerine yer verilmektedir. Genel olarak kitap, iyi tasarlanmış bir roman örgüsünden oluşmakta, toplumsal yaralara da değinerek duygusal açıdan okuyucuyu yakalamakta ve gizemle birlikte akıcı bir hal almaktadır.

Kitap yorumu

Öncelikle şunu söyleyeyim Serkan Karaismailoğlu’nun yazım tarzını beğeniyorum. Karışık gibi görünen bilimsel konuları basit bir şekilde anlatabilmekte ve okuyucuyu sıkmamaktadır. Önceden okuduğum “kadın beyni erkek beyni” ve “beyinde ararken bağırsakta buldum” kitaplarının konusunu ve anlatım tarzını çok beğenmiştim. Bu nedenle nöro-roman tarzında yazdığı bu kitabını heyecanla aldım. İlk başlarda roman karakterlerinin isimlerini (Tesla, Perit, Meryam vb) ve nöro-roman tarzını garipsedim ama çabuk alıştım, sonrasında kitap merak duygusuyla aktı gitti.

Yazarımız bilimsel konuları kitabın içine yedirmiş tabiri caizse; yazarın sinir-bilim konusunda bilinç oluşturma çabası ve aynı zamanda romanı gizem ve merak üzerinden işlemesi neticesinde iki elementin iyi birleşmesi ile hikaye oturmuş.

Kısaca konudan bahsetmek gerekirse, Tesla isimli bayan ana karakter ile arkadaş grubu içindeki sohbetler ve de Tesla’nın ablası ve eşi arasındaki olaylar döngüsünde karakterleri tanımaya başlıyoruz sonradan olaylara dahil olan karakterlerle konu farklı bir yöne doğru evrilmektedir.

Bir roman sever olarak ve Serkan Karaismailoğlu’nun dilini ve anlatım tarzını seven birisi olarak Pia Mater kitabını tavsiye ederim.

Benzer kitap yorumları

Künye

Yazar: Dr. Serkan Karaismailoğlu

Sayfa sayısı: 424 sayfa

Yayınevi: Elma yayınevi

Elma yayınevinden çıkmış olan kitabın arkasında yer alan tanıtım yazısı aşağıdaki gibidir;

PİA MATER, bir roman ancak bildiğimiz romanlardan çok farklı. Yazarın tanımlaması ile o bir Nöro-Roman. Bir sinirbilimci olan Serkan Karaismailoğlu daha önce yayımlanmış olan Kadın Beyni Erkek Beyni ve Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum adlı kitaplarından sonra ilk defa bir roman denemesiyle okuyucunun karşısına çıkıyor. Ancak bu kitabında da gene bilim var. Bildiğimiz roman kurgusunun içine ustalıkla yerleştirilen bu bilimsel veriler, roman kahramanlarının eşliğinde bir hikâyeye dönüşüyor.

Macera, bilim ve heyecanlı bir kitap okumak istiyorsanız PİA MATER tam size göre. Elma Yayınevi bir ilki daha buluşturuyor okuruyla; Serkan Karaismailoğlu ve Nöro-Roman…

Nöro-Roman: Sinirbilimsel gerçeklerin, belli bir kurgu ve hayali karakterler eşliğinde okuyucuya sunulduğu bir roman türüdür.

Adam bir türlü anlamıyordu. Beyin üzerine onlarca kitap ve araştırma okumuştu. Bu konuda kendisini önemli bir şekilde geliştirmişti ama gene de anlayamıyordu. Nasıl olur da bir başka insanı bu kadar net içinde hissedebilirdi ki. Onu gördüğü her an, sahip olduğunu sandığı bütün organlarının aslında ne kadar bağımsız ve başına buyruk olduklarını bir kez daha algılıyordu. Yıllardır beraber yaşadığı kalbi artık başkası için atıyordu, beyni desen çoktan olay yerini terk etmişti. Kendi hücreleri bile dinlemiyordu adamı. Bir insanın hücresi neden bir başkası için kendi vücuduna ihanet ederdi ki… Ama adam bir şeyden çok emindi. Tüm hücrelerinin kendisini terk edeceğini de bilse, onu gördüğü tek bir anı bile dünyada hiçbir şeye değişmezdi.


Doğa ve Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

6 Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir